Yıllaaar önce bi gün İstiklal’de yürüyorum. Bir kış günü, herkes kat kat giyinmiş, akın akın yine insan seli, herkes bi yerlere yetişme derdinde. Çok azı kafasını kaldırıp içiyor Pera’nın büyülü iksirinden. Hep çok severim ben orayı, kendimi sele bırakmayı… Kalabalık çığırından çıkmadıkça denize girmek falan gibidir İstiklal’de yürümek… Her köşeden ayrı bir müzik sesi, binbir türlü insan… Kaosla sükunet bir arada…
İşte o gün ben yürürken önümde bir hanım dikkatimi çekti. Nerdeyse bileklerine kadar giydiği kalın mantosunun belindeki kendi kumaşından kemerini arkada belinde bağlamıştı, bir fötürümsü şapka takıyordu. Bir yürüyüşü vardı ki, sapık değilim manyak değilim, arkasından yürüyesim geldi :). Nasıl kendinden emin, dik ama bir o kadar da rahat, uçar gibi ama çok da kontrollü. Ağır ama yayvan değil, çok oturaklı ve huzurlu… arkasından gidip yürüyüşünü seyretmekten kendimi alamayacağım kadar zarif ve karizmatik… Şimdi düşünüyorum da yüzünü bile görmediğim hem de kendi cinsimden birini ben sırf yürüyüşü için takip ettim bu hayatta :)
Karizma her şey değildir, ama çok şeydir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder