14 Eylül 2009 Pazartesi

Valerie Türkiye'de

7 Eylül pzt geldi, bu sabah melmeketine döndü. Sanırım memnun kaldı. Tabii ben çalışıyor olduğum ve her zamanki gibi aynı anda misafirimi mükemmel ağırlamak istediğimçün "pert" oluyordum nerdeyse. Ölüyorum ölüyorum sevgili web güncem...

Aklımda, bi gün alzheimer olursam diye değil tabii, tanıdığım herkesi fişlemek var. ne ayıp şey ama öyle. yani şimdi Valerie ile geçirdiklerimizi yazmak yerine şunları yazmak geliyo aklıma mesela; [(herşey kayıt altında olsun, kayıt manyağıyım ben, hiçbişey unutulmamalı, hele senin için özel olanların agzından çıkan her harfi, gözünden geçen her pırıltıyı kaydetmelisin) --> sora tabi anlaşılmayan olurum, özensizlikle suçlarım herkesi...]

71 Lille doğumlu
Süper mavi gözleri olan, ailesinin tek çocuğu, utangaç ama güleç, kuzeyli insan soğukluğunda 1.75 boyunda,
Diz kapakları olmadığı için 9 yaşında ciddi bir ameliyatlar kalçasından dizine kadar kesilip, alınan kemikle diz kapağı yapılmış, hala 2 tarafında 15 cm ciddi faça var.
Fransız olmaktan hoşnut değil
Haftada 35 saat çalışıp, yılın yarısını tatille geçirmelerine rağmen hala sürekli herşeyden şikayet eden insanlarından nefret ediyo,
Annesi ikiz, her hediyeyi aynı ve çift almak durumunda
Teyzesi çook uzun yıllar Emre diye birine aşık kalmış, evlenememiş bu yüzden
Lefebvre Kuzeyin en çok kullanılan soyadıymış
Ananesi büyütmüş, onların vefatından sonra büyüdüğüo evde yaşamaya başladı,
Sonradan sevgili de olduğu Arnaud ile beraber büyümüşler
Liseden sonra okumayıp aylaklık yapmış
Gidip Londra'da yaşamış, garsonluk yaparken kursa gidip hostes olmuş
Londra'da çok fazla Yunan arkadaşı olmuş
Türk sevgilisi olmuş (Aydin), Londra'da bir dogumgunune katılan Kürt arkadaşıyla kavgaya tutuşmuşlar.
Dünyayı dolaşmış(Karahipler, Küba vs vs.)
27sinde adam gibi iş bulmak için üni. okuması gerektiğine karar vermiş. Arnaud ile aynı anda üni.ye girmişler.
Biz de bu vesileyle Chambery'de tanıştık.
Okulu bitirince Yunanistan'a çalışmaya gitti, oradan yine Londra'ya ve şimdi Lille'de.
Kuzeni Joeli babası reddetmiş, annesi de kaybolmuş, babaanne yetiştirmiş kızı, kanatsız melektir der...

ve işte böyle uzayıp gider. Tanıdığım, tanıştığım herkesi fişlemek istiyorum...

Coincidence

was it?

İzmir sabah tatlı serin, loş güneşliydi, hava yagmurlarla toksinlerinden arınmış, ciğerlerine doldur beni derken ben de sakiin sakiin Karşıyaka'nın yamuk kaldırımlarından geçerek sahile yürüyordum... Bir yerinde altıdan geçtiğim balkonun çok alçak olması içimi ürpertti. onu tutan bir kolon falan da olmadığı için ansızın balkon göçse sivri köşesi de pekmezimi akıtsa nolur lan diye düşünmekten kendimi alamadım. (bkz. manyaklık parayla pulla mı?) brrrr... hızlıca geçtim ordan geçmesine de aklım çöken ev görüntüleriyle dolmaya devam etti ve deprem vb. bir felaketle zaman bulamadan son nefeslerini verenleri düşündüm... Ürperdim... 10 sn içinde zırt diye aklımdan ardarda "Cidden Azrail'i mi görüyorlar? Son zamanlarda peşpeşe dinlediğim ölmeden az önce kimsenin görmediği bir "şeye" bakıp kulak delici çığlık atan insanlara ne oluyor, hayır hayır girmemek lazım parapsikolojiye zaten yalnızım korkarım, ama peki ya o toplu ölümlerde fazla mesai yapıyo acımasız Azrail? hı? nası oluyo" gibi şeyler geçerken, adımımı attığım kaldırımda büyük ve kırmızı harflerle "AZRAİL" yazdığını farkettim. Dumurullaahh... Tamam tamam sustum...
Walla.